AYNI ANNEM GİBİSİN

AYNI ANNEM GİBİSİN

Çocukken annenizle babanızla yaşadığınız her şey gelecek yaşamınızı da etkiler. O yüzden terapilerde sıkça kullanıldığı düşünülen “çocukluğunuza dönelim ” esprisi aslında çokta gerçek dışı değildir. İlk nesne ilişkilerinizle olan yaşamınız tüm yaşamınızı etkiler. Herkeste eşinizde, sevgilinizde, arkadaşınızda aynı ilişkinin değişik türlerini yaşarsınız. Öz hep aynıdır, senaryo hep aynıdır. Alıştığınız, bildiğiniz ilişki türü budur. Bu aynılık kişiye farkına varmadan huzur verir. Çocuklukta ki o tadı hatırlatır. Çocuklukta olumsuz şeyler de yaşanmış olsa kişi yine onu deneyimlemek ister. “Bildiği cehennem bilmediği cennetten iyidir.” sözü kişinin yaşam manifestosu gibidir.
Bu yüzden ki kişiler hayatlarında hep aynı olaylar ile karşılaştıklarını düşünürler. “Ben hep terkediliyorum.”, “Bana kimse değer vermiyor.” ya da “Benimle kimse uzun süreli ilişki yaşamaz…”gibi pek çok senaryo aslında kişinin bilinçdışının bir ürünüdür. Ve kişi çocukluğunda alıştığı, gördüğü, tanıdık gelen o duyguları, o bakışları, o tutumları arar. Her defasında kişinin bilinçdışı, bir şekilde kendisine bu duyguları düşünceleri yaşatacak kişiye yönelir. Ne yapar eder bilinçdışı annenizin babanızın size davrandığı kişileri bulmanızı ve onlarla aynı ilişkinin devamını yaşamınızı sağlar.
Kişiler bu tanıdıklığı, bu örtüşüklüğü bazen fark ederler. “Aynı annem gibi konuştun. Aynı babam gibi davrandın.” sözleri hiç de yabancı değildir. Bazen de kişiler “Ben asla annem ya da babam gibi biri ile evlenmeyeceğim! “derler. Bambaşka birini tercih ettiklerini düşündüklerinde bile ortak bir çok yön sonradan ortaya çıkar. Yaşam döngüleri ilişkideki tanıdıklığı, aşinalığı mutlaka bulur. Buna kişiler kader diyebilir buna kişiler seçim diyebilir. Aslında her ikisini de içeren ve temeli çocukluktaki ilişkilere dayanan bir süreçtir. Aranılan özellik çocuklukta yaşanılan, maruz kalınan ve üstesinden gelinemeyen bir özelliktir. Bu özellik bazen öfkedir. “Eşimde babam gibi öfkeli” der kadın. Bazen kontrolcü bir kişiliktir aranan ve “sevgilim her şeyime karışıyor” der adam. Bazen işgal eden bir yapıdır aranan özellik ve “Beni hiç yalnız bırakmıyor” der kişi. Bazen de değersizlik, anlaşılmama, oyalanmama gibi temel ihtiyaçlar aranılanlar özelliklerdir. Bu özellikler bilinçli düzeyde ve seve isteye aranmadığı içinde kişi ilişkilerinde bunlarla karşılaşınca şaşırırır. Hayal kırıklığı ve üzüntü yaşar. Üzüntü çoğu kez çocukluğa ait bir üzüntüdür.
O yüzden çocukken yaşadıklarımız önemlidir. Şu ana ve yaşamımıza ışık tutan bir fener gibidir çocukluğumuz… Çocukluktaki yaşanılanlar silinemez, değiştirilemez gibi görünse de terapi seanslarında konuşulup yeniden işlemlenebilir, yeni deneyimler yaşanabilir. Geçmişe ait yaralar onarılmadan geleceğe yüz çeviremez insan…Terapi geçmişin yaralarına yeniden bakmak ve iyi bir müdahale ile o yaraları sarması konusunda kişiye destek olmaktır. Kanayan yer neresi ise oraya müdahale edilir. O yüzden terapide bazen hayalinizdeki babanıza sarılabilir ya da annenize içinizden geçenleri söyleyebilirsiniz. Yani terapistin desteğiyle yeniden geçmişinizi onarabilirsiniz.
Bu durum bazen seans içinde kişiye üzüntü ve acı verebilir. Terapinin rahatlatma ve iyi hissetirme mecburiyeti yoktur. Önemli olan seansta iyi hissetmek değil ağlayıp üzülüp belki de acı çekip sonunda değişmektir. “Aynı annem gibisin, böyle yapınca tıpkı babama benzedin” sözleri geçmişin bu zamana ayna tutulmuş bir yansımasıdır. Terapist ile birlikte bu aynaya bakma cesaretini gösterenler kendi içlerine yolculuk yapma şansını elde edeceklerdir.

  • Yazıyı Beğendin mi?  
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Benzer Yazılar

Bu yazıya henüz yorum yapılmamıştır, ilk yorumu yapmak için tıklayın.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*
*